Makaleler

Mirasın Reddinin İcra Takibine Etkisi

Miras bırakanın vefatı ile birlikte, tüm malvarlığı aktif ve pasif unsurlarıyla yasal mirasçılara intikal etmektedir. Talep halinde mirasçılar mirasın reddi yoluna başvurabilmektedir. İşbu makalemizde mirasçıların mirasın reddine başvurduğunda mirasın reddinin icra takibine etkisi incelenecektir. 

Mirasın Reddi; 

Mirasın reddi; mirasçıların murisin terekesinde yer alan tüm borç ve alacaklardan doğan haklarını reddetmesidir. Mirasın reddi iki şekilde gerçekleşebilir. İlk olarak mirasçı; miras bırakanın ölümünden veya miras bırakanın ölümünün öğrenilmesinden itibaren 3 aylık yasal süre içerisinde Sulh Hukuk Mahkemesi’ne mirasın tamamını kayıtsız ve şartsız olarak reddettiğini bildirmesi ile miras reddedilebilir. İkinci yol ise; Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, karine olarak miras reddedilmiş sayılır.

1-MİRASIN REDDİNİN İCRA TAKİBİ KESİNLEŞMEDEN ÖNCE GERÇEKLEŞMESİ HALİNDE;

Mirasçılar, terekeye ilişkin herhangi bir icrai işlem yapılmadan önce mirasın reddi yoluna başvurabilirler. Bu doğrultuda mirasçılar aleyhine miras bırakanın terekesinden kaynaklı icrai işlem yapıldığı takdirde, mirası hali hazırda reddetmiş olan mirasçılar ödeme emrinin tebliğinden itibaren borca itiraz niteliğinde mirasın reddi yoluna başvurduklarını icra dosyasına bildirmekle yükümlülerdir. Adi takiplerde mirasçı ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ilgili İcra Dairesi’ne mirası reddettiğini bildirmekle yükümlüdür. Kambiyo senetlerine ilişkin icra takiplerinde ise mirasçı ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 gün içerisinde İcra Mahkemesine başvurarak mirası reddetmesi sebebiyle takibe itiraz ettiğini bildirmekle yükümlüdür. Görüleceği üzere takibin kesinleşmesinden önce mirasın reddedildiği gerekçesiyle borçtan sorumlu olmadığını bildirmek, borca itiraz şeklinde değerlendirilir ve borca itiraz usulüne uygun olarak beyan edilmesi gerekmektedir.  

2-MİRASIN REDDİNİN TAKİP KESİNLEŞTİKTEN SONRA GERÇEKLEŞMESİ HALİNDE; 

Bazı durumlarda mirasçılar miras bırakanın terekesinin durumunu icrai işlem başladıktan sonra öğrenebilmektedir. Bu durumda miras bırakanın terekesinden kaynaklanan icra takibi kesinleştikten sonra mirasçılar murisin pasif malvarlığının aktif mal varlığından daha fazla olduğunu, terekenin borca batık olduğunu fark etmekte ve mirasın hükmen reddi yoluna başvurmayı tercih etmektedir. Kanun, icra takibi kesinleştikten sonra mirasçılara itfa şikayeti hakkı vermiştir. İcra ve İflas Kanunu; 

İcra mahkemesinin kararıyla takibin talik veya iptali: 

Madde 71 – (Değişik: 18/2/1965-538/42 md.) Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir. 

Bu doğrultuda; miras bırakanın pasifinden kaynaklanan icra takibi kesinleşmesi halinde herhangi bir yasal süreye bağlı olmaksızın mirasçı mirasın hükmen reddi yoluna başvurup, mirasın reddine ilişkin verilen kararı itfa şikayetine konu ederek miras bırakanın borcundan doğan sorumluluğundan kurtulabilir.  

Uygulamada takibin kesinleşmesinden önce ve sonra mirasın reddine dayanılması hususu karıştırılmaktadır. Yerel mahkemelerce takibin kesinleşmesinden sonra mirasın reddedilmesinden sonra takibin durdurulmasına ilişkin taleplerin borca itiraz niteliğinde olduğu ve süresinde olmadığı değerlendirilebilmektedir. İşbu değerlendirme hukuka aykırıdır. Yukarıda açıklanan hususlara ilişkin emsal bir yargılama süreci aşağıda sunulmaktadır.

Somut olayda; miras bırakanın sağlığında yaptığı işlemler sebebiyle mirasçılar aleyhine kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatılmıştır. Ödeme emri mirasçılara tebliğ edildikten sonra mirasçılar kambiyo senedinde yer alan murisin imzasına itiraz etmişlerdir. İşbu itirazları reddedilmiş ve akabinde mirasçılar mirasın hükmen reddi yoluna başvurmuşlardır. Mirasın reddine karar verilmesi ile birlikte mirasçılar işbu kararı itfa şikayetine konu ederek ilgili mahkeme dosyasından takibin durdurulmasını ve hacizlerin kaldırılmasını istemişlerdir. Yerel mahkeme olan Ankara 15. İcra Hukuk Mahkemesi mirasçıların işbu talebini 31.05.2017 tarihli 2017/452 E. Ve 2017/387 K. Satılı ilamı ile şu şekilde değerlendirmiştir. 

“Alacaklı -davalı vekili tarafından davacı-borçlular aleyhine 11.02.2015 tarihli kambiyo senedine dayalı takip başlatıldığı ödeme emrinin 21.02.2015 tarihinde borçlulara tebliğ edildiği, Ankara 3.İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/198 esas sayılı dosyasında takip dayanağı kambiyo senedindeki imzanın davacı mirasçıların murisine ait olmadığı yönünde açılan davanın 17.09.2015 tarihli 2015/802 karar sayılı mahkeme ilamıyla reddedildiği ve 15.10.2015 tarihli müdürlük işlemiyle takibin devamına karar verildiği, şikayetçi mirasçı borçlular tarafından Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/447 sayılı dosyasında mirasın reddine ilişkin 09.10.2015 tarihli dava açıldığı ve mahkemenin 20.04.2017 tarihli kararıyla mirasın reddedilmiş sayıldığının tespitine karar verildiği, bu kararın icra dosyasına sunularak takibin durdurulması hacizlerin kaldırılması talebinin 18.05.2017 tarihli müdürlük işlemiyle ' kararın kesinleşme şerhli örneği ibraz edildiğinde değerlendirilmesine " ilişkin karar verildiği, takibin derdest olduğu görülmüştür. Müdürlük işlemi şikayet edilmiş olmakla yapılan incelemede; mirasçıların mirası reddettikleri nedeniyle borçlu olmadıklarına yönelik iddianın borca itiraz olup ödeme emri tebliğinden itibaren yasal sürede yapılması gerektiği, Hukuk Genel Kurulunun 19.11.2014 tarih 2013/12-2240 esas 2014/929 sayılı kararında kabul edilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca kabul edilen ilke gereğince murisin takipten önce 11.02.2014 tarihinde öldüğü ve mirası red süresi geçtikten sonra 11.02.2015 tarihinde takip başlatıldığı ve davacıların borca itiraz niteliğindeki başvurusunu ödeme emri tebliğinden itibaren takip şekline göre yasal 5 günlük sürede ileri sürmesi gerektiği, dosya kapsamıyla davacıların bu yasal sürede imza itirazına ilişkin dava haklarını kullandıkları, diğer itiraz haklarının kullanmadıkları, mirası red süresinde takip yapılamayacağı, icra dosyasında öngörülen koşulların oluşmadığı, icra takibi mirası red süresi geçtikten sonra başlatılmış olmakla İİK.53 ve 16. Maddesinin uygulama yerinin bulunmadığı ve şikayetin süresiz şikayet olarak ileri sürülemeyeceği bu nedenle müdürlüğün sonuç red kararının dosyaya ve yasaya uygun bulunduğundan (Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2015/21311 esas 2015/31335 karar sayılı 11.12.2015 tarihli kararı göz önüne alındığında ) şikayetin reddine karar verilmesi kanaati ile aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”

Verilen işbu karara borçlular tarafından itiraz edilmiş, şikayet dilekçesi ile sunulan mirasın reddine ilişkin nedenlerin süreye bağlı olmadığı beyan edilmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 29.05.2018 tarihli 2017/2706 E. Ve 2018/1202 K. Sayılı ilamı ile bu karışıklığı gidermiştir.

“Her ne kadar, Hukuk Genel Kurulu’nun, 19/11/2014 tarih ve 2013/12-2240 Esas 2014/929 Karar sayılı kararı ile; mirasın reddi nedeniyle borçtan sorumlu olunmadığına ilişkin iddianın, borca itiraz olduğu ve ödeme emrinin tebliği üzerine takibin şekline göre yasal süre içinde ilgili mercie yapılması gerektiği kabul edilmiş ise de, bu ilke, mirasın reddine ilişkin mahkeme kararının, icra takibinin kesinleşmesinden önceki bir tarihte alındığı hallerde uygulanmaktadır. Somut olayda, borçluların başvurusuna dayanak yaptığı dava takibin kesinleşmesinden sonra 09/10/2015 tarihinde açılmıştır. Yine, Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/04/2017 tarih ve 2015/447 E.-2017/241 K. sayılı "mirası reddetmiş sayıldıklarının tespitine" ilişkin kararı da takibin kesinleşmesinden sonraki döneme aittir. Bu durumda, borçluların başvurusu, İİK.nın 169/a maddesi kapsamında borca itiraz değil; İİK.nın 170/b maddesi atfıyla kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takiplerde de uygulanması gereken aynı kanunun 71/1.maddesine dayalı itfa şikayetine ilişkindir. Başvurunun dayanağı İİK.nın 71/1.maddesi hükmü şöyledir: Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve fer'ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir.  Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere sözü edilen maddeye dayalı itfa şikayeti süreye bağlı değildir. Dolayısıyla mahkemenin başvurunun yasal beş günlük sürede yapılmadığı yönündeki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince başvurunun esasının incelenmesinde; Takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde, asliye hukuk mahkemesince terekenin borca batık olması nedeniyle şikayetçilerin mirası reddetmiş sayılmalarına karar verildiğine göre İİK.nın 71/1 maddesi gereğince takibin iptaline, ancak, talep takibin durdurulması olduğundan taleple bağlı kalınarak takibin durdurulmasına ve hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetli görülmediğinden borçluların istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiştir.”

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 14.11.2019 tarihli 2018/13093 E. Ve 2019/16511 K. Sayılı ilamı ile işbu açıklayıcı kararı onamıştır. 

Açıklandığı üzere uygulamada mirasın reddi yoluna icra takibinin kesinleşmesinden önce veya sonra başvurulmuş olması icra takibinin durdurulması için yapılacak işlemlerde oldukça önem arz etmektedir. Mirasçıların mirası reddettikleri takdirde; reddedilmesinden sonra aleyhlerine başlatılacak icra işlemler için takip türüne göre borca itiraz süresine dikkat etmeleri önem arz etmektedir. Bununla birlikte aleyhlerine/muris aleyhine başlatılan icra takipleri ile terekenin borca batık olduğunu öğrenen mirasçılar ise; takiplerin kesinleşmesinden sonra mirasın reddi yoluna başvurarak herhangi bir süreye bağlı olmaksızın her an İİK 71/1 gereği takibin iptali yoluna başvurabilmektedir. Kanaatimizce; terekeden kaynaklanan bir icra takibi başlatıldığında yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda ilerlemek faydalı olacaktır.